Kayıtlar

2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Memat Meselesi (Hikaye)

Kanepenin köşesine atılmış cep telefonu çalmaya başladı. Sahibi ortalarda olmadığı o kadar belliydi ki; kendi titremesi yüzünden bir santimlik kımıldama yaşıyordu sadece. Öylece çalmaya devam etti ve durdu. Büyük bir sessizliğe büründü. Neden sonra Aysel geldi ve telefonu eline aldı. ‘Cevapsız Arama’ yazısını fark edince olanca sesiyle içeri doğdu bağırdı. - Ablaaaa, telefonun çalmış. Canan içeriden koşarak geldi. Ellerini havada tutuyordu; tırnaklarının yeni ojelendiği kırmızı renklerin henüz parlaklığını kaybetmemesinden anlaşılıyordu. - Kim aramış kız sen baksana... Aysel, elinde tuttuğu cep telefonunun tuş kilidini açtı ve arayan kişinin ismine baktı. ‘Erkeğim’ yazısını görünce; - Eniştem aramış... Canan, kocasının aramasını pek umursamadı. - Tamam ya, sonra dönerim, ben içeri geçiyorum. İşim var, oje bitmedi. * * * Fahri; dar, soğuk, kasvetli ve kimsenin olmadığını düşündüğü geçitte karşısına alacaklı gibi dikilen adamların niye dikildiklerini

Gardiyan (Hikaye)

- Dur vurma dur! - Geç içeri densiz! - Ben sana ne yaptım? - Bana yapman gerekmiyor, kıza tecavüz edip öldürmüşsün. - İftiraaaa... - Eminim... Gardiyan, 23 yıl hüküm giymiş Fatih’i hücresine copuyla döve döve getirdi. Kendisinin de bir kızı olması dolayısıyla; genç bir kıza önce tecavüz eden sonra da onu öldüren bu aşağılık heriften nefret ediyordu. Öyle ki; her yerini morartmıştı. Hücrenin kapısında Fatih’i ensesinden tuttu ve sağlam bir tekmeyle içeri attı. Beslediği kin bir türlü geçmiyordu ve hücreye girip vurmaya devam etti. - Seni adi düzenbaz, aşağılık herif... Gencecik kızdan ne istedin lan, ne? Cop darbelerine iyice tepkisiz kalan Fatih, yarı baygın vaziyette ‘ben yapmadım’ diye sayıklıyordu. Suçlunun bayıldığını gören gardiyan -biraz da korkudan olacak- olduğu yere bıraktı ve kapıya doğru yöneldi. - Sizin gibileri idam etmek gerek idam... Bağıra bağıra hücrenin kapısını sertçe kapattı. Fatih, baygınlığı geçmeye başlayınca yavaş yavaş g

Sıcak Müslümanlık

Resim
Küçüktüm. 7-8 yaşında ya vardım ya yoktum.  Mahallemizde oturduğumuz eve birleşik küçük bir cami vardı. Caminin namaz kılınabilen 2 yeri vardı. Ön tarafta namaz kılınan yer klimalıydı. Mahallenin bir ticaretçisinin reklam klimasıydı. Sonuçta İslami reklam en kar getireniydi. Caminin ön tarafı kışın sıcaktı. Arka taraf ise klimasızdı. Kışın soğuktu. Benim yaş grubumdaki küçük çocuklarla beraber hevesle teravih namazına giderdik. Üşümemek için de biraz erken gidip ön tarafta saf   tutardık. Fakat hiçbir zaman sıcak yerde namaz kılamadık. Müslüman abi, amca ve dedelerimiz gelip sıcak yerde namaz kılmak için bizi arka tarafa, soğuk olan yere gönderirlerdi. Biz soğukta üşürdük. Büyüklerimiz sıcakta Allah'a daha da iyi bir hayat için dua ederlerdi. Biz üşürdük, onlar Müslüman'dı. Temsili Şimdi Irak'ta, Suriye'de Filistin'de insanlar Müslümanlık için adam öldürüyorlar. Şimdi insanlar İslam için adam öldürüyorlar. Bir din adamı televizyonda Müslümanlığı anlatmak

Çay, Şifo Mehmet ve İlgi Bende

Resim
İlgi çekmeyi hep sevdim. İlgi çekmek için çok uğraşmıştım. İlgiyi üstüme çekmeyi de birkaç yolla halletmeye çalıştım. Mesela, daha önce "Tuhaf Alışkanlıklar Kitabı"nda çay içmediğimden bahsetmiştim. Ve sırf ilgi çekmek için olduğunu belirtmiştim. Benim ilgi çekme yöntemim de buydu. Beni tanıyanların, tanımayanlara; "Fikret mi? O çay içmez. Ömrü boyunca içmedi" demeleri çok hoşuma giderdi. Siz hiç Türkiye gibi bir ülkede çay içmemeyi başarmak ne demek bilir misiniz? Her gittiğim, oturduğum ortamda bütün konuşmanın benim çay içmememin etrafında dönmesinin nasıl bir haz olduğunu bilemezsiniz.  Konumuz çay değil. Başka bir ilgi çekme çabamı yazmak istiyorum. Ama çay kadar başarılı değil. Hatta hiç başarılı değil. Çok kötü. Yıl 1995-1996... İlkokul 2. ya da 3. sınıftayım. Her sabah okula heyecanla geliyorum. Nedeni ise ilkokul öğretmenimiz her sabah güncel haberleri öğrencilere anlattırıyor. Ve ilk ders tamamen güncel haberlerle geçiyor. Herkes siyasi hab

Bazen Uraz Olası Gelir İnsanın

Resim
Bir sabah uyanıyorsun. Ve dev bir Uraz'a dönüşmüşsün. Ya da hep Uraz'mışsın da şu an yaşadığın bir rüyaymış. Uraz isimli arkadaşları karşıma almak istemeden yazıya başlamak istiyorum. İsminizi kötülemeyeceğim, aksine öveceğim.  İsimlerle ilgili çok ilginç şeyler oluyor. İsimlerin insanların hayatını değiştirdiğini düşünüyorum. Hatta hayat akışı, verilen isimlere göre şekilleniyor. Mesela Zubizaretta diye meşhur bir kaleci vardı. Şu an oynamıyor ama döneminin en büyük kalecilerindendi. Şimdi size soruyorum; herhangi birinin adı Zubizaretta olsa zaten dünyanın en iyi kalecilerinden biri olmaz mı? İsterseniz deneyin. Şu an etrafınızda yeni doğan herhangi bir çocuğa Zubizaretta ismini verin. Yaklaşık 20 yıl sonra haklı olduğumuzu göreceksiniz. Herhangi biri Zubizaretta ismine sahip olsa zaten dünyaca meşhur bir kaleci olur. Yani adınız Zubizaretta olduktan sonra ekstra bir şey yapmanıza gerek yok. İdman bile yapmasanız bu iş olur. Şimdi dönelim Uraz ismine. Geçen gün biri boş

Teyzeler!

Resim
Teyzeler... Annenizin kardeşi olan teyzeler değil... Gerçek teyzeler... Her yerde olan teyzeler... Otobüs, minibüs, metro ve metrobüs... Teyzeler... Son zamanlarda hep aynı kabusu görüyorum. O rüyaları bilirsiniz. Yatağınızdasınız. Ama ne uyuyorsunuz ne de uyanıksınız. Tam araftasınız. Ben de birkaç gecedir kendimi bu halde buluyorum. Yataktayım. Uyanığım ya da uyuyorum. Vücudumu kaldıramıyorum. Odamın ucunda bir teyze beliriyor. Elinde bazen bir çocuk, bazen bir çanta. Çok uzaklardan bir ses duyuyorum;  "Tüüü, yazık sana! İnsan yer verir. " Sonra  yatağımdan  kaldıramadığım vücudumu birden kaldırıyorum. Ayağa kalkıyorum. Teyze yerime yatıyor. Ben ise ayakta uyumaya devam ediyorum. Üstelik bir teşekkür bile etmiyor. Toplu taşıma araçları kullananlar bilirler. Toplu taşıma araçlarının gerçek sahipleri belediyeler değildir. Her yolcunun çekindiği, herkesin korktuğu teyzeler; toplu taşıma araçlarının gerçek sahipleridir. Çünkü bir toplumun gelişm